Kitabevlerinde...



09 Kasım 2010

DEĞİŞEN İZMİR'İN PENCERESİNDEN DEĞİŞEN TÜRKİYE'Yİ ANLAMAK

İzmir'in de diğer tüm kentler gibi, içinden farklı sınıfsal, etnik, mekansal ve siyasal fay hatlarını geçiren bir kent olduğunu gösteren Değişen İzmir'i Anlamak kitabı, sadece İzmir'de neler olup bittiğini anlamak için değil, değişen Türkiye'yi ve değişimin muhtemel uğraklarını analiz etmek açısından da son derece dikkat çekici bir kaynak.


Handan Çağlayan-Bianet.org-06.11.2010


"Gavur", "Cumhuriyet değerlerinin temsilcisi", "ırkçı" "sosyal demokrasinin kalesi", "faşist"...

Epeyi zamandır İzmir sadece İzmir değil. Nitekim seçimlerden Cumhuriyet mitinglerine, DTP konvoyunun taşlanmasından referanduma değin her vesileyle yukarıda sıralanan nitelemelerden biriyle anılır oldu. İlkin 2002 seçimlerinde Genç Parti'nin aldığı yüksek oy oranı dikkatleri İzmir'e çekmişti. Sonraki seçimlerde sergilenen kararlı AKP karşıtlığı Türkiye'de yaşanan politik kutuplaşma ekseninde okundu ve bu durum kimilerine göre İzmir'in "gavur"luğunun kimilerine göreyse "Cumhuriyet değerlerinin kalesi" olmasının göstergesi olarak değerlendirildi. CHP'ye gösterilen teveccühü, kentin sosyal demokrat özünün tazahürü olarak olumlayanlar, DTP konvoyunun taşlanması karşısında suskunlaşırken bu kez de "faşist, ırkçı İzmir" yorumları yükseldi. İzmir her durumda "bu kentte neler oluyor" sorusunu gündeme getirdi ancak verilen yanıtlar, karşıt kutuplarda salınan yüzeysel değerlendirmeler olmanın ötesine pek geçmedi.

Aslında tüm bu ikilikler, siyasal yaşamımıza ve buna mukabil popüler entelektüel üretim düzeyine hakim olan yüzeyselliğin ve olguları tarihsel-toplumsal bağlamdan kopuk ak-kara gibi karşıtlıklar üzerinden değerlendirme alışkanlığının; başka bir ifade ile tarihsel yaklaşımın ve ekonomi-politik perspektifin noksanlığının sonucu.

İzmir'de neler olduğunun derinlikli bir değerlendirmesi için her şeyden önce anlık değil bir süreç olarak analiz edilmesi; dünyada, Türkiye'de ve kentte yaşanan iktisadi, sosyal, siyasal, kültürel değişim ve dönüşümleri hesaba katarak değerlendirilmesi gerektiği açık. İşte çiçeği burnunda iki genç araştırmacının, Deniz Yıldırım ve Evren Haspolat'ın "Değişen İzmir'i Anlamak" kitapları tam da böylesi bir çabanın ürünü. Yıldırım ve Haspolat, 600 sayfayı aşkın hacimli sayılabilecek derleme ile İzmir'de yaşanan dönüşümü tarihsel bağlamı içerisinde, ekonomik, toplumsal, siyasal, kültürel ve kentsel-mekansal boyutlarıyla masaya yatırıyorlar. Keskin bir kutuplaşma dili içinde İzmir'i çözümlemeye çalışmanın risklerinin farkında olarak, ortaya çıkardıkları kitabın hikayesini; "... gerçeklikle bağları kısmen koparılarak inşa edilen ve sıklıkla devreye sokulan özcü genelleme ve temsil biçimleri karşısında, İzmir'i AKP-CHP kutuplaşmasının ötesine uzanan, pergelin ucunu daha fazla ekonomi politiğe kıvıran bir yaklaşımla; suçlamadan, yüceltmeden olduğu gibi anlamaya çalışma ihtiyacı hiç olmadığı kadar fazlaydı. Bunu gerçekleştirmeye çalıştık" şeklinde özetliyorlar.

Bu çabada başarılı olduklarını belirtmek gerekir zira Değişen İzmir'i Anlamak, dönüşümün derinlerdeki izlerine odaklanmış bir kitap olarak ortaya çıkmış. Önce ekonomi politik bir dönüşüm çerçevesinin çizilmesi hedeflenerek uluslararası, ulusal ve bölgesel ölçekteki dönüşümlerin bir liman kenti olarak İzmir'de yol açtığı dönüşümler irdelenmiş. Ortaya kentin dünyadaki ekonomik dinamiklerin değişimine paralel pek çok liman kentiyle aynı kaderi paylaşarak iktisadi bir düşüş yaşamakta olduğu gerçeği çıkarılmış. Bu iktisadi dönüşüm bağlamında değerlendirildiğinde, politik tercihlerin zaman içindeki dönüşümünü açıklamak kolaylaşıyor.

Böylesi bir bağlamda siyasal dönüşümü analiz eden makaleler, bir yandan geçmişte DP'ye verilmiş büyük desteği anımsatarak AKP karşıtlığını salt kentin sosyal demokrat yaşam tarzına sahip çıkmakla açıklamanın yetersizliğini; diğer yandan da geçmişte DP'ye verilen destek ile bugün onun muadili sayılabilecek olan AKP'ye sergilenen karşıtlığın çelişki oluşturmadığını, aksine son derece anlaşılabilir olduğunu gösteriyor. Kitap, barındırdığı iktisadi gücüne paralel olarak Cumhuriyet tarihi boyunca siyasal iktidar içinde her zaman temsil edilmiş ve imtiyazlı bir yere sahip olan İzmir ve çevresinin, 1980 sonrası birikim rejimiyle birlikte iktisadi gücünü yitirdikçe siyasal belirleyiciliğini de yitirmeye başladığını; tutuculaşmanın, içe kapanmanın, dev maskların, "geçmişin icadı"nın bu koşullarla yakından alakalı olduğunu gözler önüne seriyor.

İzmir ve İzmir'le ekonomik olarak bütünleşmiş yerleşimler, neoliberalizm, üretime dayalı iktisadi faaliyetlerin yerini finans hareketlerine bırakması olarak özetlenebilecek dönüşümün kaybedenlerini oluşturuyor. Tam da bu noktadan hareketle kentte ve giderek bütün Batı Anadolu'da yükselen Kürt karşıtlığının, özellikle iç kesimlerin MHP'ye artan ilgisinin izlerini sorgulamak mümkün hale geliyor.

Kitabın sadece varolan gerçekliği analiz etmekle yetinmediğini, aksine değişimin olanaklarının da dert edildiği belirtilmeli. İzmir ve çevresinin, temelinde iktisadi çöküntü bulunan tepkileri, şimdilik milliyetçi, ötekileştirici bir mecraya kanalize edilmiş olsa bile, bu resimden yola çıkıp "faşist İzmir" nitelemesine ulaşmanın olsa olsa bu milliyetçi söyleme yarayacağından hareket eden yazarlar, başka kanalların izini sürmeyi de önemsemişler. Böylece kitabın son bölümü AKP-CHP-MHP eksenlerini aşan, tepkileri Kürtlere ya da başka "öteki"lere değil, kaybedişin esas kaynaklarına yöneltmeyi mümkün kılabilecek bir toplumsal muhalefetin imkanlarına odaklanmış. Böylece Dikili'deki toplumcu belediyecilik örneği ya da Bergama köylülerinin direnişi de kitabın kapsamına alınmış.

Sonuç olarak İzmir'in de diğer tüm kentler gibi, içinden farklı sınıfsal, etnik, mekansal ve siyasal fay hatlarını geçiren bir kent olduğunu gösteren Değişen İzmir'i Anlamak kitabı, sadece İzmir'de neler olup bittiğini anlamak için değil, değişen Türkiye'yi ve değişimin muhtemel uğraklarını analiz etmek açısından da son derece dikkat çekici bir kaynak. Günümüzde sosyal bilimlerde moda eğilimler göz önüne alındığında kitabın ekonomi politik perspektifin gerekliliğinin ve öneminin altını çizmesi de ayrıca önemli bir katkı olarak değerlendirilebilir. (HÇ/EÜ)